- 08.02.2015
Dünyanın ve ülkenin en büyük meselesi değil.
Ama “bir insanın meselesi” bile bir insanî meseledir!
***
İzleyenler olayı biliyor.
Saray’da ve Başbakanlık Konutu’nda başı örtülü hanımefendilerin bulunabildiği, Genelkurmay Başkanı ve paşaların onları selamladığı bir başkentte…
Başı örtülü bir kadının evine girip giremeyeceği, nasıl gireceği meselesiydi bu.
***
Profesyonel bir asker, bir astsubay. Eşi öğretmen. Başı örtülü.
Ankara’da lojman hak etmişler.
Yani orası artık onların evii.
Ama kadın giremiyor, başı örtülü olduğu için.
Diğer askeri tesisler gibi, “evi”ne girmek için de “Akıllı Kart”a ihtiyacı var.
Oysa “Akıllı Kart” yönergesi, “Çağdaş olmayan, İnkılap Kanunlarına aykırı kılık, kıyafet”le fotoğraf kabul etmiyor ve kart verilmiyor.
***
Hakan Astsubay ve eşi, avukat Erkan Akkuş vasıtasıyla hukuk mücadelesi veriyor..
Yönergenin iptali için dava açtılar. Burada yazdım.
Şöyle bir “ara formül” oldu:
Kart verilmiyor ama lojmana girebilmesine “göz yumuluyor”du artık. Her seferinde nizamiyede sorgulanıp kendi evine bir “misafir, ziyaretçi” gibi giderek.
***
Açtıkları davaya karşılık, buraya dikkat, AKP iktidarının “Milli Savunma Bakanı adına” bir Yarbay mahkemeye, “Yönerge ortadayken manasız bir dava olduğunu, yönergenin hukuka aykırı olmadığını, davanın reddini”yazdı.
Sonrası, bir devletin, ağası ve paşasıyla nelerle uğraştığını, yargı bağımsızlığı denen şeyin nasıl hikaye olduğunu, koca adamların kurnazlıklarını, hakikaten bu yoğurttan (sadece orada değil, herhangi bir yerde) vicdani, insani, ahlaki, adil “bir cacık” olmayacağını, tek bir insan hayatında bile güzelce anlatmaya başladı.
***
Anladığım kadarıyla, burada yazı da çıkınca, Sayın Bakan şaşırdı filan; belki başkaları da devreye girdi…
Ve şu haber uçuruldu:
Davaya gerek yok… Yönerge değiştirilecek!
Muhtemelen, Bakan veya makamı, “bağımsız” Askeri Mahkeme’de “Yüce Yargı Makamı”na da ulaştı.
Şöyle düşünün:
Askeri Savcı veya hakim, rütbeli; üstünde (sicil) amirleri var. Komutanlar, bakan, YAŞ filan.
Bir yanda hukuk, vicdan; bir yanda emir komuta zinciri.
Bir yanda kalbin var; bir yanda zincirlerin.
Hoş, sivil yargı olsan n’oluyor, o da aşırı bağımsızlıktan ölecek!
***
Ne iyi.
Ama bitmiyor.
Bakın ne oldu:
Birden “müjde” geldi bakanlıktan; “Akıllı Kart Yönergesi” değiştirilmişti!
Böylece “davacı” da “Davalı Milli Savunma Bakanlığı”nın durumu kabul ettiğini düşünüyor ister istemez.
Yok öyle üçe, beşe köfte!
Yönergeyi değiştiriyorlar ama davayı kabul etmiyorlar.
Böylece “ast, alt” sayılan bir askerin başörtülü eşine yine “Akıllı Kart” verilmiyor.
***
Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Savcılığı tarafından şöyle deniyor:
“Yönerge değişikliği davacının talebinin karşılanması mahiyetinde olmayıp ilgili hükmün yeniden ve daha ayrıntılı düzenlenmesinden ibarettir.”
Önceki yönerge maddesinde, “Çağdaş olmayan, İnkılap Kanunlarına aykırı, siyasi veya dini bir akım ve ideolojiyi belirleyen kılık kıyafetle çekilmiş fotoğraflar kullanılamaz ve yüzün tamamı açıkta olacak ve iki kulak ve alın açıkça görülecektir” hükmü varken…
Maddede değişiklik ciddi ciddi şöyle oluyor:
“Hak sahibi personelin anneleri ile emekli personel eşlerinin alın, çene ve yüzleri açık kalacak şekilde çene altından bağlanmış eşarp ile çekilmiş fotoğrafları da kullanılır.
Yüz fotoğraf üzerinde ortalanmış olarak saç modeli ile birlikte tamamen görünür olmalıdır.
Fotoğraf standartları ICAO tarafından belirlenen biyometrik özellikte olmalı…
Fotoğraf kontrastı iyi ayarlanmalı…
Gözler açık… Saçlar gözleri kapatmamalı… Doğrudan kameraya bakılmalı…
Doğal bir yüz ifadesiyle, gülme ve mimikler olmadan…”
Anneler ile emekli eşleri tamam; ama muvazzaf eşleri asla!
***
Savcılık diyor ki:
“Çağdaşlık, İnkılap Kanunları, siyasi ve dini ideoloji” gibi hükümler kaldırıldı; sivilleşerek“Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı tarafından belirlenen biyometrik şartlar”, yani “daha ayrıntılı şekil şartları” getirildi.
Açıklıyor:
“Bu özellik dahi tek başına, fotoğrafta başın açık ve iki kulak, yüz ve alın ile boynun tam görünür olmasını gerekli kılmaktadır. Herhangi bir dini, siyasi akımla ilgili olsun, olmasın her türlü başörtüsünün kullanılmasını men etmektedir.”
***
Netice şu:
Baçım sen evine yine rahat giremezsin!
***
İşte böyle.
Başörtüsü, sivilleşme, demokrasi, insan hakkı, devletin büyük ve mühim işleri…
Cumhurbaşkanı ile Başbakan ve çok bakanın eşi başörtülüyken, “sıradan” sayılan, ama gerektiğinde ölmesi, öldürmesi istenen bir askerin eşi için bin dereden su getirilmesi…
“Çağdaşlık ve İnkılap Kanunları” bir andasilinirken dahi böyle numaralar yapılması…
Sivil Bakan namına Yarbay’ın imzasından… Sivil Bakan’ın yahut makamının mahkemeye heyetine dahi ulaşabilmesi… Vaziyetlerin idare edilmesi…
“İnkilap Kanunları”ndan “Sivil Biyometrik Hükümler”e koşturarak giden bu ilerleme, demokrasi, insan hakları, sivilleşme…
Hakikaten yeme de yanında yat!
***
Yani böyle bir meselede dahi “alttaki bir insan”la ve bir kadınla oynanıyorsa…
Sivil ve askeri tekmelerin, tokatların, hakaretlerin, başı açık yahut kapalı ötekileştirmelerin hangi “biyometrik” özelliklere sahip olduğunu tahmin etmeye dahi gerek yok!
Çağdaş Cumhuriyet ile Biyometrik Demokrasi’nin sentezi şudur:
Üniformalı veya üniformasız, ezilen yine ezilen, ezen yine ezendir!
Fikr-i takip arşivinden:
‘Baş’ komutanı Akıllı Kart!
Bakan’a göre ‘Başörtüsü çağdışı ve İnkılap Kanunlarına aykırı’