Umur Talu
Tekme Tokat Cumhuriyeti!
09.08.2014 14:07:28 Yorumlar 2HT Ekonomi
İki vakayı yan yana getireyim.
Birini zaten biliyorsunuz; belki inanıyor, belki inanmıyor, belki inansanız da umursamıyorsunuz.
İkincisini 9 ay kadar önce bu sütunda okudunuz.
Bu iki vakanın aktörleri bugünlerde daha da yükseliyor.
Onları kutluyorum!
Bizim bu iki vakadan çıkaracağımız kıssadan hisse şudur:
Ne kadar vursalar yeridir…
Ne kadar tokatlasalar haklarıdır…
Çünkü bu düzen budur!
Düzenin “altta” gördüğüne tekme tokat atma hakkı görenleri taltif, takdir edip terfi ettirdiği bir yerde…
Kadınsan, koca dayağı…
Çocuksan, baba dayağı,
Öğrenciysen, hoca dayağı…
Çıraksan, usta dayağı…
Askersen, komutan dayağı…
Hepsi hepsi mubahtır!
Çünkü içtihat bu, itikat bu…
Biat-itaat üzerinde cumhuriyet, demokrasi ve hukuk devletinin tekme tokat ödüllendirmesinden herkese düşen pay bu.
***
Soma’da:
Başbakan attı mı atmadı mı, ortada ve orada kaldı ama biri çıkıp “Tokat yedim” dedi. Doğru veya yanlış. Ama kesin olan şey, Başbakan, “Yersin tokadı” dedi.
Yetmedi. Danışmanı yere düşmüş bir insanı, bir işçiyi acımasızca tekmeledi.
Danışman Başbakanlık’ta kaldı o tekmesiyle…
Başbakan “tokat” içtihadıyla Cumhurbaşkanlığına yürüyor.
Yürürken artık”haddini bilmeyen gazetecikadın”ı da kitlenin önüne atıyor
Buyürüyüşü ve yükselişikutluyorum!
***
Kıbrıs’ta:
Burada yazdım. Hakkımda suç duyuruları yapıldı. Genelkurmay “Titizlikle inceliyoruz. Olaydaki herkesi ayrımsız soruşturuyoruz” diye açıklama yaptı.
Raporlara, suç duyurusuna, ifadeye göre, bir albay “özel yaşamını didiklediği” bir astsubaya makam odasında, esas duruşta tutup hakaret etmiş, çay tabağı fırlatmış, tekme ve tokat ile darp etmişti.
Neredeyse intihar eşiğine geldiği bile söylenen astsubay hukuki mücadeleye karar vermiş, TEMAD sahip çıkmış, raporları belgelenmişti.
Bir tümgeneral de, kendisine albayı şikayet eden astsubaya bir kutu çikolata verip “Ye bunu, unut onu” demiş, bir bakıma “örtbas” fiiline giren bir vaka da yaşanmıştı.
Babası da Genelkurmay’a bir mektup yazmış, yayınlamıştım:
“Albay tarafından esas duruşta, ailesine ağır küfürler edilerek dövülen astsubayın babasıyım.
Oğlum Şemdinli dağlarında terörist kovalarken bir gece rahat uyumadık.
Siz kim oluyorsunuz da aileme küfürler ediyorsunuz?
Kim oluyorsunuz da evladımı esas duruşta dövüyorsunuz?
Genelkurmay Başkanı’na soruyorum:
Esas duruşta hakaretler ederek astını dövmek işkence değil mi?
Oğlum esir düşse bu zulmü görmezdi.
Yaşadığım sürece bunun takipçisi olacağım.”
Sonra Genelkurmay incelemesi bitti; biri esas duruşta, biri esas vuruşta iki taraf da eşit derecede masum bulundu!
Bana açılan davalar da “Gerçeklik, gazetecilik ve TSK’da astların yaşadığı derin sorunlar” gerekçesiyle reddedildi.
Sonra ne oldu?
Esas duruşta olduğu kayda geçmiş astsubay tayin edildi; ne yapsın, sustu, hukuk mücadelesini de bıraktı!
Esas vuruşta olduğu kayda geçmiş kurmay albay ise, tabii ki insani sorunları yazarken askeri değerini değerlendiremem, son Şura’da terfi etti, Paşa oldu!
Kendisini de içtenlikle kutluyorum!
Belki komutanlık hasletleri, belki 2011’de Başbakan’ın YAŞ’ta başa oturduğu günkü imzalı açıklamayı yapan olması da sicilindedir.
Netekim, bir önceki dönem de, çok sayıda uzman erbaşı karşılarına alıp hakaret eden, “Biz başız… Siz .ötsünüz, kölesiniz” diyen albay ile general de, herhalde çok nitelikli askerlerdi ki, taltif ve terfi edilmişti.
***
İşte olayınız budur:
Tekme tokattan cumhuriyet…
Hakaretten bir demokrasi…
Hepsinin ödüllendiren bir hukuk devleti ve adalet sistemi.
Bir tokatta daha yüksek makamlara…
Bir tekmede inşallah daha da büyük mevkilere!
Allah kollarına, ellerine, avuç içlerine, bacaklarına, ayaklarına, pabuçlarına, postallarına, “hiç çaycı ile bir olur muyuz” deyip çaycı saydıkları astlarına fırlattıkları çay tabaklarına zeval vermesin!
Gak, guk, abidik gubudik!
Tabii hayat ve ölüm öyle bir şey ki…
Sen tekme tokat dert ederken, Şengal’de son nefesiyle dağa sığınmaya çalışan bir kadın için tekme, tokat nedir ki, vahşi, gözü dönmüş bir cellat önünde.
Obama (ki bu Ortadoğu’da kan ve gözyaşı adına ne varsa; hepsinde ABD’nin ve hempalarının asli payı var), birden “Işid’e operasyon… Ezidilerin, Kürtlerin, Türkmenlerin katli… İnsani zorunluluklar” diye açıklama yaptı.
İnsanı utandıran şu:
Dağlarda, köylerde yüzer yüzer katledilenlerin yanı başında, o kadınların ve çocukların az ötesinde, bizim “beyaz adamlar” hiç böyle bir açıklama yapmamıştı!
Medyay, gazetecilerea kızıldığı kadar bile kızılamadı İşid’e! Herhalde alınır diye.
Tarih, böyle bir utancı da yazıveriyor alnımıza.
Frankenştayn’ın yaratılmasında, Suudiler gibi, öyle böyle parmağın olmuş…
Ama başını çevirip ıslık çalıyorsun Doktor!